Mehmet Nuri Yardım
Sanatalemi.Net
İyi insandı, ‘yedi güzel adam’dan biriydi. Erdem Bayazıt ebediyet âlemine doğru yola çıktı. Onu hep hatırlayacağız, hiç unutmayacağız. Sanatalemi sitesi onun için bir köşe açmıştı. Sanat hayatının 50. yılı dolayısıyla muhtelif şair ve yazarların Erdem Bayazıt hakkındaki görüşleri bir araya getirilmişti. Bu yazıları yeni yayınların, yeni değerlendirmelerin takip etmesi ümit edilir. Yıllar önce merhum Erdem Bey’le yaptığımız ve Türk Şiirinden Portreler kitabımızda yer alan mülakatı sizlere sunuyoruz. Bu vesile ile Bayazıt ailesine, şairimizin dostlarına, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyoruz. Mekânı cennet olsun.
“Şair Erdem Bayazıt, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat ve Mavera dergilerinde şekillenen edebiyat anlayışının günümüzdeki önemli temsilcilerinden. Hz. Ali’nin kıssalarını, Feridun Fazıl Tülbentçi’nin romanlarını okuyarak edebiyata ilk adımını attı. Cevat Fehmi Başkut, Abdullah Ziya Kozanoğlu, Nihal Atsız, Kerime Nadir, Muazzez Tahsin, Esat Mahmut Karakurt’u okudu daha sonra. Ardından dünyaya açılarak Fransız ve Rus klâsiklerine yöneldi. Özellikle Dostoyevski’nin romanlarını bir solukta bitirdi. Necatigil ve İkinci Yeniler’e merak saldı. Tabii ki onun sanat dünyasını şekillendiren ilk üstadı Necip Fazıl Kısakürek... Ardından Sezai Karakoç ve Nuri Pakdil... Özdenören ve Zarifoğlu’nun yanı sıra Mehmet Âkif İnan ve Ersin Gürdoğan’la sağlam bir dostluk kurdu, 7 Güzel Adam’dan biri oldu. Erdem Bayazıt’la şiiri, sanat anlayışı ve edebiyat dünyasındaki dostlukları çerçevesinde konuştuk.
YARDIM: İlk şiir kitabınız Sebep Ey geniş yankılar uyandırmış ve olumlu eleştiriler almıştı. Dünden bugüne uzanan şiir çizginizi ana hatlarıyla anlatır mısınız?
BAYAZIT: Bir edebiyat ürününü yazarın kendisinin yorumlaması kanaatimce fazlalıktır. Bir başka deyişle, bu yanlış olur kanaatindeyim. Eserin yorumu okuyucuya aittir. Okuyucuya ancak eleştirmenler ve edebiyat tarihçileri yol gösterebilir. “Varoluş”un, yani “yaratılış”ın hikmetini ararken sanatkâr sözünü eseriyle söyler. Elbette sanatkârlar da sanat ürünleri üstüne yorum yapabilirler, ama bu kendi eserleri için olmamalıdır. Naçizane şiirim hakkındaki olumlu olumsuz bütün eleştirileri ve değerlendirmeleri saygı ile karşılıyorum. Şüphesiz en sağlam hüküm zamana aittir. Bir kere daha vurgulamak gerekirse bence sanatkâr “varoluşun hikmetini arayan kişi”dir. Pozitivist ve materyalist temele dayalı bir hayat anlayışını insanlık için bir tür “intihar” girişimi olarak görüyorum. “Öte”si olmayan bir dünyayı asla kabul edemem. Aradığım “ölüm” değil “ölümsüzlük”, yani “edebiyat”, benim için “gerçek” bu! Tabiatı okumaya çalışırken, insanı okumaya çalışırken, hayatı okumaya çalışırken, tarihi ve medeniyetleri okumaya çalışırken, bu dünya hayatını noktalayacağımız an olan ölümü okumaya çalışırken naçizane şiirimi var eden tek gerçeklik budur.
YARDIM: Şiire son yıllarda geniş çevreler tarafından büyük bir sevgi ve ciddî bir ilgi gözleniyor. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?
BAYAZIT: Şiir, hem insan tekinin hem toplumun kendini aşması için bir attır, bir araçtır, bütün bedii sanatlar gibi. Kendini ifade için “aşkın (transandant)” bir dildir. Şiirin toplumda rağbet görmesi toplumun değiştiğini, değişeceğini gösteren bir işaret sayılabilir. Dergilerde çok keyif aldığım şiirler okuyorum. Eserlerini büyük bir ilgiyle takip ettiğim genç, yeni şairler var.
YARDIM: Osmanlı şiirinin birikiminden günümüz şairleri yeterince yararlanabiliyor mu sizce?
BAYAZIT: “Söz san’atı” olarak “kristal” şiirin bizim klâsik edebiyatımız olan Divan şiirinde yer aldığına inanırım.Yalnız şiir alanında değil bir medeniyet birikimi olarak her alanda; başta Amerikalılar olmak üzere herkes Osmanlı’dan, bizim faydalandığımızdan daha çok faydalanıyor. Kanaatimce Amerika’daki ciddî araştırmalar olmasaydı, bir başka ifade ile dış baskı olmasaydı bizim “inkâr” ve dayatma” psikozu ile inşa edilen ve yönetilen devletimizin, Osmanlı’nın 700. Yılı’nı kutlamak gibi bir meselesi olmayacaktı. Gençliğimizde ve özellikle sanatkârlarımızda “devlet(!)”e rağmen bir kimlik ve kişilik arayışı başlamıştır şüphesiz. Bu cümleden olarak sorunuzun son kısmını “müspet” olarak cevaplandırabilirim.
YARDIM: Günümüzde dergilerin parçalara bölünmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
BAYAZIT: Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat dergilerinde ister istemez, deyim yerindeyse “sera” tarımı yapılıyordu, şimdi “tarla” tarımı dönemi başladı. O çalışmaların bereketi asıl şimdi başlıyor. Sığlık dediğiniz “niçin yeni bir Necip Fazıl, yeni bir Sezai Karakoç yok” anlamındaysa, bu hatalı bir değerlendirme olur. O tür şahsiyetler milletlerin hayatında ender yetişirler. Görevleri toplum gemisinin saptırılmış rotasını düzeltmektir. Edebiyatta, genel olarak da sanat alanında asıl ustalar zamanı aşarak kalitesini herkese kabul ettirmiş olanlardır. Hiç şüphesiz sanatın asıl mektebi onlardı. Söz konusu yaşayanlar arasındaki usta-çırak ilişkisi olduğunda şüphesiz burada bir “görecelik” vardır. “Çırak” olanın yeteneği, kendi janrında “usta” olarak seçtiği sanatkârdaki isabet önemlidir. Usta olarak seçilenin her yönü ile özümlenmesi eserlerinin âdeta ezberlenircesine okunması, ayrıca o özümlemeye kendi kişiliğinin damgasının vurulması gerekir. “Sanat taklitten doğar” sözü de, “sanat etkileşimden doğar” sözü de, şüphesiz bir gerçeği ifade ediyor. Sanatkârın kendi kişiliğini kazanması ise ayrı bir olgu.
(Türk Şiirinden Portreler)
http://www.sanatalemi.net/Sayfala.asp?nereye=yazioku&ID=12316Sanatalemi.Net
İyi insandı, ‘yedi güzel adam’dan biriydi. Erdem Bayazıt ebediyet âlemine doğru yola çıktı. Onu hep hatırlayacağız, hiç unutmayacağız. Sanatalemi sitesi onun için bir köşe açmıştı. Sanat hayatının 50. yılı dolayısıyla muhtelif şair ve yazarların Erdem Bayazıt hakkındaki görüşleri bir araya getirilmişti. Bu yazıları yeni yayınların, yeni değerlendirmelerin takip etmesi ümit edilir. Yıllar önce merhum Erdem Bey’le yaptığımız ve Türk Şiirinden Portreler kitabımızda yer alan mülakatı sizlere sunuyoruz. Bu vesile ile Bayazıt ailesine, şairimizin dostlarına, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyoruz. Mekânı cennet olsun.
“Şair Erdem Bayazıt, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat ve Mavera dergilerinde şekillenen edebiyat anlayışının günümüzdeki önemli temsilcilerinden. Hz. Ali’nin kıssalarını, Feridun Fazıl Tülbentçi’nin romanlarını okuyarak edebiyata ilk adımını attı. Cevat Fehmi Başkut, Abdullah Ziya Kozanoğlu, Nihal Atsız, Kerime Nadir, Muazzez Tahsin, Esat Mahmut Karakurt’u okudu daha sonra. Ardından dünyaya açılarak Fransız ve Rus klâsiklerine yöneldi. Özellikle Dostoyevski’nin romanlarını bir solukta bitirdi. Necatigil ve İkinci Yeniler’e merak saldı. Tabii ki onun sanat dünyasını şekillendiren ilk üstadı Necip Fazıl Kısakürek... Ardından Sezai Karakoç ve Nuri Pakdil... Özdenören ve Zarifoğlu’nun yanı sıra Mehmet Âkif İnan ve Ersin Gürdoğan’la sağlam bir dostluk kurdu, 7 Güzel Adam’dan biri oldu. Erdem Bayazıt’la şiiri, sanat anlayışı ve edebiyat dünyasındaki dostlukları çerçevesinde konuştuk.
YARDIM: İlk şiir kitabınız Sebep Ey geniş yankılar uyandırmış ve olumlu eleştiriler almıştı. Dünden bugüne uzanan şiir çizginizi ana hatlarıyla anlatır mısınız?
BAYAZIT: Bir edebiyat ürününü yazarın kendisinin yorumlaması kanaatimce fazlalıktır. Bir başka deyişle, bu yanlış olur kanaatindeyim. Eserin yorumu okuyucuya aittir. Okuyucuya ancak eleştirmenler ve edebiyat tarihçileri yol gösterebilir. “Varoluş”un, yani “yaratılış”ın hikmetini ararken sanatkâr sözünü eseriyle söyler. Elbette sanatkârlar da sanat ürünleri üstüne yorum yapabilirler, ama bu kendi eserleri için olmamalıdır. Naçizane şiirim hakkındaki olumlu olumsuz bütün eleştirileri ve değerlendirmeleri saygı ile karşılıyorum. Şüphesiz en sağlam hüküm zamana aittir. Bir kere daha vurgulamak gerekirse bence sanatkâr “varoluşun hikmetini arayan kişi”dir. Pozitivist ve materyalist temele dayalı bir hayat anlayışını insanlık için bir tür “intihar” girişimi olarak görüyorum. “Öte”si olmayan bir dünyayı asla kabul edemem. Aradığım “ölüm” değil “ölümsüzlük”, yani “edebiyat”, benim için “gerçek” bu! Tabiatı okumaya çalışırken, insanı okumaya çalışırken, hayatı okumaya çalışırken, tarihi ve medeniyetleri okumaya çalışırken, bu dünya hayatını noktalayacağımız an olan ölümü okumaya çalışırken naçizane şiirimi var eden tek gerçeklik budur.
YARDIM: Şiire son yıllarda geniş çevreler tarafından büyük bir sevgi ve ciddî bir ilgi gözleniyor. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?
BAYAZIT: Şiir, hem insan tekinin hem toplumun kendini aşması için bir attır, bir araçtır, bütün bedii sanatlar gibi. Kendini ifade için “aşkın (transandant)” bir dildir. Şiirin toplumda rağbet görmesi toplumun değiştiğini, değişeceğini gösteren bir işaret sayılabilir. Dergilerde çok keyif aldığım şiirler okuyorum. Eserlerini büyük bir ilgiyle takip ettiğim genç, yeni şairler var.
YARDIM: Osmanlı şiirinin birikiminden günümüz şairleri yeterince yararlanabiliyor mu sizce?
BAYAZIT: “Söz san’atı” olarak “kristal” şiirin bizim klâsik edebiyatımız olan Divan şiirinde yer aldığına inanırım.Yalnız şiir alanında değil bir medeniyet birikimi olarak her alanda; başta Amerikalılar olmak üzere herkes Osmanlı’dan, bizim faydalandığımızdan daha çok faydalanıyor. Kanaatimce Amerika’daki ciddî araştırmalar olmasaydı, bir başka ifade ile dış baskı olmasaydı bizim “inkâr” ve dayatma” psikozu ile inşa edilen ve yönetilen devletimizin, Osmanlı’nın 700. Yılı’nı kutlamak gibi bir meselesi olmayacaktı. Gençliğimizde ve özellikle sanatkârlarımızda “devlet(!)”e rağmen bir kimlik ve kişilik arayışı başlamıştır şüphesiz. Bu cümleden olarak sorunuzun son kısmını “müspet” olarak cevaplandırabilirim.
YARDIM: Günümüzde dergilerin parçalara bölünmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
BAYAZIT: Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat dergilerinde ister istemez, deyim yerindeyse “sera” tarımı yapılıyordu, şimdi “tarla” tarımı dönemi başladı. O çalışmaların bereketi asıl şimdi başlıyor. Sığlık dediğiniz “niçin yeni bir Necip Fazıl, yeni bir Sezai Karakoç yok” anlamındaysa, bu hatalı bir değerlendirme olur. O tür şahsiyetler milletlerin hayatında ender yetişirler. Görevleri toplum gemisinin saptırılmış rotasını düzeltmektir. Edebiyatta, genel olarak da sanat alanında asıl ustalar zamanı aşarak kalitesini herkese kabul ettirmiş olanlardır. Hiç şüphesiz sanatın asıl mektebi onlardı. Söz konusu yaşayanlar arasındaki usta-çırak ilişkisi olduğunda şüphesiz burada bir “görecelik” vardır. “Çırak” olanın yeteneği, kendi janrında “usta” olarak seçtiği sanatkârdaki isabet önemlidir. Usta olarak seçilenin her yönü ile özümlenmesi eserlerinin âdeta ezberlenircesine okunması, ayrıca o özümlemeye kendi kişiliğinin damgasının vurulması gerekir. “Sanat taklitten doğar” sözü de, “sanat etkileşimden doğar” sözü de, şüphesiz bir gerçeği ifade ediyor. Sanatkârın kendi kişiliğini kazanması ise ayrı bir olgu.
(Türk Şiirinden Portreler)
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder