11 Kasım 2009 Çarşamba

Zenginlik Üzerine...

Francis BACON

Zenginliğe, erdemin yükü adından daha uygununu bulamıyorum. Latince "impedimenta" (köstek) sözcüğü daha da uygun düşüyor, çünkü bir ordu için ağırlıklar neyse erdem için de zenginlik odur. Ne atılabilir ne geride bırakılabilir, yürüyüşlerde de ayakbağı olur; evet, ağırlıklara bakarken savaşı bile yitirdiği olur bir ordunun. Büyük bir zenginliğin gerçekte dörtbir yana dağıtılmadıkça hiçbir yararı yoktur, var demek kuruntudur ancak.

Onun için Süleyman: "Malın çoğaldığı yerde yiyiciler de çoğalır, mal sahibine de o yiyicileri kendi gözleriyle görmekten başka ne düşer?"1 der. Büyük bir zenginliğin hiç kimse tadını çıkaramaz, çok çok benim diye güvenir, başkalarına azar azar dağıtır, bağışta bulunur, gösterisiyle ün kazanır, ama kendisi için elle tutulur hiçbir yarar sağlayamaz. Görmüyor musunuz, büyük bir zenginliğin gene de işe yarar bir şey olduğunu göstermek için, küçücük taş parçalarıyla az bulunur nesnelere ne şişirme fiyatlar konuyor? Ama paranın insanı tehlikelerden, sıkıntılardan kurtardığını ileri sürecekler olur belki. Süleyman'ın dediği gibi: "Zengin adamın düşünde, zenginlik bir kaledir."2 Ama bu sözün pek yerinde olarak belirttiği üzre, düşte böyledir bu, gerçekte değil, çünkü zenginliğin batırdığı kimselerin sayısı kurtardıklarından kesinlikle daha çoktur.

Kurum satmaktan başka işe yaramayacak bir zenginlik ardından koşma, hakkınla kazan, ölçüyle harca, kıvançla dağıt, gönül rahatlığıyla da vazgeç. Ama, herkesten apayrı, keşişçe bir davranışla da zenginliği horgörmeye kalkma. Cicero'nun Rabirius Postumus için söylediği gibi yap: "in studio rei amplifîcandae apparebet, non avaritiae praedam, sed instrumentum bonitati quaeri."3 Süleyman'ın sözüne de kulak ver, çabucak zengin oluvermekten koru kendini: "Qui festiant ad divitas non erit insons."4


Ozanların anlattığına göre, Plutos (zenginlik demektir), Jüpiter çağırdığı zaman ağır aksak, Pluto5 çağırdığı zaman ise tez ayaklarla koşa koşa gidermiş. Bunun anlamı, doğru yoldan sapmadan alınteriyle kazanılan zenginlik ağır ağır oluşur, ama ölenlerden kalan (miras, vasiyet ya da benzeri yollardan) zenginliğe, ise, birden konuverir insan. Bunu, olduğu gibi, şeytanın kendisi olarak görülen Pluto'ya da uydurabiliriz, çünkü şeytan eliyle, yalan dolan, zorbalık, haksızlık gibi yollardan edinilen zenginlik de çok çabuk oluşur.

Zengin olmanın yolu pek çoktur, ama bunların çoğu kötü yollardır. En iyilerinden biri tutumluluktur, ama insanı yardımdan, paylaşmaktan alıkoyduğu için bu da bütünüyle temiz bir yol sayılmaz. Toprağı işlemek zengin olmanın en doğal yoludur, çünkü en büyük anamızdır toprak, ama bu yoldan zenginlik çok ağır ilerler. Bununla birlikte, varlıklı kimseler çifti çubuğu horgörmez, toprağa eğilirse zenginlikleri alabildiğine artar, İngiltere'de bir soylu kişi tanıdığım vardı, zamanının en büyük gelirli adamıydı, büyük otlakları, koyun sürüleri vardı; büyük bir kereste tüccarı, kömür tüccarı, tahıl tüccarı, kurşun demir tüccarı olduğu gibi birçok başka alanda da büyük işler görürdü. Yeryüzü onun gözünde sonsuz bir kazanç deniziydi.


Zenginliğin azını büyük bir emekle, çoğunu ise pek az emekle elde ettiğini söyleyen kişi, doğru söylemiş. Bir kimsenin varlığı, piyasada en kazançlı anları kollayabileceği, kimsenin göze alamayacağı büyüklükte işleri üstlenebileceği, daha genç adamların girdikleri işlere ortak olabileceği dereceye erişti mi, ister istemez daha da artar. Yaygın sanatlarla uğraşlarda kazançlar dürüst yoldandır, başlıca iki şeye dayanır: bıkmadan usanmadan çaba göstermek; temiz iş gören güvenilir bir kimse olarak ün kazanmak. Ancak, bir başkasının dar gününü kollayarak, araya birtakım uşaklar ile aracılar koyarak, daha yüksek bir para ödeyecek alıcıları yalan dolanla uzaklaştırarak, buna benzer bir sürü düzene, dalavereye başvurarak görülen işlerin kazancı biraz kuşku uyandırır. Bir malı tutmak için değil de yeniden satmak için yapılan alışverişlerde, iki kişi birden, hem alıcı hem de satıcı yanar.

Ortaklık, ortaklar güvenilir kimseler arasından iyi seçilmişse, büyük bir kazanç sağlar. Tefecilik, en kötü olmakla birlikte, en sağlam kazanç yoludur, çünkü bu yolla insan ekmeğini "in sudore vultus alien"6 başkasının alınteriyle kazanır, hem de pazar günleri bile çalışarak. Ama güvenilir olmakla birlikte gene de sakıncalı yönleri vardır, çünkü noterlerle simsarlar çoğunlukla kendi çıkarları için, ne idüğü belirsiz, güvenilmez adamlara bile ödünç para verilmesini sağlarlar. Yeni bir işe ilk girmek, ilk işletme hakkını almak talihi de, işe görülmedik büyük kazançlar sağlar; Kanarya Adaları'nda şekeri ilk çıkaran adamın durumundaki gibi. Bu bakımdan, mantığı, yargıgücü, buluşgücü yerinde olan bir kimse, hele zaman da elverişliyse, çok büyük başarılar gösterebilir. Hep kesin kazançlı işlere dayanmak isteyen kimsenin zengin olduğu pek seyrektir; varını yoğunu ortaya koyarak serüvenlere atılan kimse de çoğunlukla batar, yoksullaşır; dolayısıyla, serüvenli kazançların yanısıra kesin kazançlarla da zararları karşılamak yerinde olur. Elden çıkarmak üzere mal toplamak tekelciliği, yığınakçılığı, kısıtlanmamışsa en iyi zenginleşme yollarından biridir; özellikle nelerin fiyatının yüksek olacağını önceden görüp, ona göre mal yığan kimseler için.

Devlet görevinde erişilecek zenginlik kişiye en iyi kalkınma yolu olsa bile, dalkavukluk, boyun eğme gibi aşağılık davranışlara başvurularak elde edildiği için, en kötü kazançlardan biri sayılmalıdır. Vasiyetlerle sorumlu yöneticilikler ardında koşmaya gelince, Tacitus'un Seneca için söylediği gibi, "testamenta et orbos tamquam indagine capi,"7 böylesi daha da kötüdür, çünkü bunda insan kendinden çok daha aşağı kimselere boyun eğmek zorunda kalır. Zenginliği horgörenlere çok inanma; çünkü erişmekten umut kestikleri için horgörürler, ama bir de erişirlerse zenginlerin en kötüsü olurlar.

Paracanlı olma, zenginliğin kanatları vardır, kimileyin kendiliğinden uçar gider, kimileyin de daha çok getirmesi için salınıvermesi gerekir, insanlar varlarını yoklarını, ya akrabalarına ya da topluma bırakırlar, bu iki durumda da en hayırlısı orta büyüklükte bir mal bırakmaktır. Tek bir kişiye bırakılan mülk, bu işi hem yaşı hem başıyla bir üstünlük göstermiyorsa, çevredeki bütün yırtıcı kuşların üşüşeceği bir yem gibidir. Göz kamaştırıcı bağışlarla armağanlar, tuzsuz kurban etlerini ya da yalnız dışı badanalı, içi ise çürüyüp çökmek üzere olan mezarları andırır. Bu yüzden, bağışlarının çok sayıda olmasına değil, ölçülü olmasına özen göster; yapacağın iyilikleri ölümüne dek erteleme, çünkü iyi düşünülürse, böyle davranmak kendi malına değil başkasının malına eliaçık davranmaktır.


Notlar

1- Kutsal Kitap, Vaiz, V, 10.

2- Süleymanın Meselleri, X, 15; XVIII, 11.
3- "Malını artırmak için gösterdiği çabaların, açgözlü bir davranıştan değil, iyi işlerde kullanmak isteğinden doğduğu besbelliydi." Cicero, Pro Rabirio, 3.

4- "Zenginliğe koşarak giden suçsuz kalmaz." Kutsal Kitap, Süleymanın Meselleri, XXVIII, 20.

5- Pluto'nun burada vurgulanmak istenen özellikleri, yeraltı dünyasının kralı, ölen insanların da ruhlarının sahibi oluşudur.

6- "Başkalarının alınteriyle." Bacon, Kutsal Kitap 'taki "Toprağa dönünceye kadar kendi alınterinle ekmek yiyeceksin," sözüne bir gönderme yapıyor burda. Bkz. Tekvin, III, 19.

7- "Vasiyetleri, öksüzleri bir ağla yakalardı sanki." Tacitus, Annales, XIII, 42.


Kaynak: Filozoflar ve Düşündüren Sözleri


.

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

The Reflection Cafe

Site İstatistikleri

Locations of visitors to this page


 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı