Ünver GÜNAY, Erciyes Üniversitesi
Kayseri Universitesi SBE Dergisi, 2006
Özet
Sosyoloji
araştırmalarında teorik yaklaşımın önemi büyüktür. Zira teori, deneye imkân veren bir
alanda araştırmanın düşünsel bir temele oturmasını sağlamakta, ona fikrî bir derinlik,
genişlik ve zenginlik kazandırmaktadır. Nitekim dünya ölçüsünde
gerçekleştirilen sosyoloji araştırma, inceleme ve çalışmalarında kuramsal
yaklaşım konuları üzerinde önemle durulmakta, hatta son zamanlarda
kuramsal sosyoloji çalışma ve yayımlarında bir artış gözlendiği gibi,
onlar eskiye oranla daha sistematik, analitik ve kritik bir nitelik kazanmış
görünmektedirler. Çalışma ve yayımların özellikle son dönemde giderek çağdaş sosyoloji
kuramları üzerine odaklanmakta oluşu da kayda değerdir. Buna karşılık,
Türkiye’de sosyoloji ve özellikle de din sosyoloji alanındaki bilimsel çalışma
ve yayımların aynı ölçüde özgün bir kuramsal yaklaşım düzeyine erişmediği
anlaşılmaktadır. Esasen Türkiye’de kuramsal sosyolojik yaklaşım konularını ele
alan çalışmalar da sınırlı sayıda olup, bunların çoğu çeviri yahut
derleme niteliğindedir. Bununla birlikte son dönemde bu yöndeki çalışma ve
gayretlerde bir artış da mevcuttur. Nitekim çağdaş sosyoloji kuramları
konusunda son döneme ait iki çeviri eser daha da dikkate değer olup, onlar
Türkiye’de sosyoloji ve özellikle de din sosyolojisi araştırma ve
çalışmalarının belli bir bilimsel, kuramsal, analitik ve sistematik düzeye
erişmesi bakımından önemlidir.
Giriş
Sosyolojinin,
uzun bir hazırlık dönemini müteakip modernitenin köklü değişim ve
çalkantı ortamında Batı’da karşılaşılan toplumsal sorunlara çözüm arayışları bağlamında
bağımsız bir bilimsel disiplin olarak kendini göstermiş olması, aynı zamanda deneysel
ve objektif bir hüviyetle karşımıza çıkmasına da yol açmış bulunmaktadır. Öyle
ki, bu durum sosyologları, toplumu ve orada meydana gelen sosyal olaylar,
olgular ve süreçleri toplumsal bir gerçeklik olarak incelemeye götürmüş, bu
bakımdan da sosyolojide, ilk dönemlerden itibaren uygulamalı araştırma eğilimi
bir şekilde kendini göstermiştir. Gerçi, sosyolojinin uzun süre birlikte hayatiyet
bulduğu spekülâtif felsefeden ayrılarak bağımsız bir bilim haline gelmiş olması onun,
toplum ve tarih felsefesi gibi spekülâtif yaklaşım eğiliminin egemen olduğu disiplinlerle
karıştırılmasına yol açmış ve esasen orada özellikle başlangıç dönemlerinde
topluma ve orada meydana gelen sosyal fenomenler ve sorunlara teorik ve
spekülâtif yaklaşım eğilimi oldukça ağırlık kazanmıştır. Ancak, zamanla bu durum
değişmeye ve deneysel ve objektif karakterli uygulamalı bir sosyoloji eğilimi
güçlenmeye yönelmiş olup, hatta o giderek teorik yaklaşımın önüne geçmeyi de
başarmıştır.
1. Sosyoloji
Araştırmalarında Kuramsal Yaklaşımın Önemi
Bununla
birlikte, empirik sosyolojinin giderek teorik yaklaşım çalışmalarına baskın bir
özellik kazanması, sosyolojinin toplumsal olguların basit bir gözlemi yahut sade bir
betimlenmesi ile ilgilenen ve yetinen sırf deskriptif bir bilim ya da “sosygografi”den
ibaret olması anlamına da gelmemektedir. Başka bir deyişle, empirik
araştırmanın teorik bir temel üzerine oturması ve onun rehberliğinde gerçekleştirilmesi
gerekmektedir. Esasen, bu anlamda deneysel yahut uygulamalı sosyoloji
araştırması teorinin ya da teoriden çıkarılan varsayım yahut denencenin empirik bir
sınanması olmaktadır. Aksi halde sosyoloji pratik durum ve sorunların yüzeysel bir
betimlemesi yahut “malumu ilâm” veya acele genelleme ve indirgemelerle yetinen
fikrî bir kısırlık, totoloji ve hatta açmazlara sürüklenmekten kendini
kurtaramıyacaktır.
Esasen, her
bilim gibi sosyoloji de teoriye dayanmaktadır. Zira, somut olguların kavramlar
aracılığı ile aralarında bağlantılar kurulması suretiyle bir tür soyutlaştırılmasından
ibaret olan teori, aynı zamanda deneye imkân veren bir alanda sistematik tahmin
ve açıklamalar getiren ve kavramlardan oluşan fikrî bir alet işlevini
görmekte; toplumsal fenomenler arasındaki karmaşık ilişkileri ancak teoriler
aracılığı ile bir “paradigma” ya da düşünsel bir “model”e oturtmak ve
böylece araştırmaya
sistematik bir fikrî derinlik ve genişlik kazandırmak mümkün olmaktadır. Kısacası,
bilimde ve özellikle de sosyolojide teorik yaklaşım oldukça önemlidir ve
esasen pratiğe el atması sebebiyle empirik yaklaşım ondan bir kopuşmuş gibi
görünse de gerçekte ona sonuna kadar dayanmak zorundadır; zira aksi durumda
yüzeyselliğe saplanıp kalma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır. Aslında bu
durum, sosyolojinin yanı sıra onun ve fakat aynı zamanda modern din
bilimlerinin bir alt-dalı olan din sosyolojisi için de geçerlidir.
Nitekim böyle olduğu
içindir ki, tüm dünyada sosyoloji yahut din sosyolojisi eğitimi alan ve bu alanlarda
bilimsel araştırma yapmaya soyunanların sosyoloji, din, toplum, kültür vb. konular ve
özellikle de teorik ve metodolojik yaklaşıma ilişkin sorunlar hususunda ciddî
bir formasyon kazanmasına özel bir önem verilmekte, konuyla ilgili lisans ve
lisansüstü düzeylerde dersler, seminerler, vb. etkinlikler düzenlenmekte, çok çeşitli araştırma
ve yayınlar yapılmaktadır. Esasen, meselâ Batı ülkelerinde bu konudaki
literatüre kısa bir göz atış, orada bu konudaki gelişmelerin oldukça
özgün ve ileri
derecede analitik ve sistematik bir düzeye eriştiğini anlamamıza da izin
vermektedir.
...
Makalenin tamami icin tiklayiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder