27 Ocak 2016 Çarşamba

Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde Simit ve Simitçiler

Fahri Dikkaya, Bilkent Üniversitesi
Milli Folklor Dergisi, 2011 (c.23, s.92)

Simit, Türk yemek kültürünün önemli bir parçası olması yanı sıra, toplumsal ilişkilerimizi meydana getiren ortak duygularımızın ve paylaşımlarımızın beslendiği bir olgudur. Evliya Çelebi, 17. yüzyıl Osmanlı dünyası için verdiği önemli ve detaylı bilgileri, yüzyıllardır toplumsal hayatımızın önemli bir parçası olan simit için de vermektedir. Simidin has beyaz undan simid-i halkaya ve sonrasında bugünkü simide geçiş öyküsü, bu çalışmada Evliya Çelebi Seyahatnâmesi ve 16.-17. yüzyıl narh defterleri üzerinden anlatılmaktadır. Simidin Osmanlı coğrafyasında ki öyküsü 16. yüzyılın sonlarında başlar. 135 dirheme kadar çıkan ve Evliya Çelebi’nin “araba tekerleği kadar” dediği bu ilk simitlerin oldukça büyük olduğu görülür ve simid-i halka olarak adlandırılır. 17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise simitlerin bir kısmının gramajının düştüğünü ve bugünkü simitlere daha yakın bir şekle büründüğünü ve aynı zamanda simid-i halkanın yerine artık sadece simit denildiğini de görüyoruz. Simit ununun pahalı ve İstanbul’da tüketilmesi nedeniyle İstanbul menşeli bir yiyecek olduğunu düşünülse de, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nde İstanbul dışında Balkan coğrafyasında da simide rastlanır. Bu yüzden, simidi İstanbul ve Balkan coğrafyasının bir yiyeceği olarak tanımlayabiliriz. Bu çalışmada, simidin İstanbul ve Balkan coğrafyasında doğuşu ve çeşitlenmesi, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi temel alınarak tartışılacaktır.

...

Sonuç olarak, Türk yemek kültürünün ve folklorunun en önemli olgularından birisi ve yüzlerce yıldır toplumsal hayatımızın önemli bir parçası olan simit, has beyaz un anlamından bugünkü halka şeklindeki unlu mamule dönüşmesi 16. yüzyılda başlar ve günümüze kadar devam eder. Artun Ünsal, simit ununun pahalı ve İstanbul’da tüketilmesi nedeniyle İstanbul menşeli bir yiyecek olduğunu düşünür (Ünsal 2010). Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nde ise İstanbul dışında Balkan coğrafyasında da simide rastlanır. 17. yüzyılın narh defterlerinde Balıkesir, Bursa ve Tekirdağ’da simid-i halka’ya rastlanmaz. Bu yüzden, simidi İstanbul ve Balkan coğrafyasının bir yiyeceği olarak tanımlayabiliriz. Balkanlarda gjevrek ya da djevrek olarak bilinen simit, 1930’lardan sonra büyük ihtimalle Balkan göçmenlerinin İzmir’in ana nüfusu olmasıyla birlikte İzmir’de gevreğe dönüşür. 16. ve 17. yüzyıllarda “araba tekerleği kadar” simid-i halkanın yapıldığını, ancak 17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise küçük “hurda simitler”in yaygınlaştığını ve büyük simitlerin tedavülden kalktığını belgelerden görüyoruz. Küçük “hurda simitler”in yaygınlaştığı bu dönemde simid-i halkanın bugün kullandığımız anlamda simide dönüştüğü de belgelerden görülmektedir.


Makalenin tamamı için tıklayınız.

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

The Reflection Cafe

Site İstatistikleri

Locations of visitors to this page


 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı